RİZE'nin
Tarihi
Rize
Adının Kaynağı
Rize ilinin adı ile ilgili olarak değişik görüşler
ileri sürülmüştür; Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos,
Rumca’da “RIZA” olarak dağ eteği anlamında kullanılmıştır.
Osmanlıca’da ise “RİZE” ufak kırıntı, döküntü anlamındadır.
Ayrıca Erzincan’ın Sakalar dönemindeki “Eriza” olan adının
başındaki “e” sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize içinde
kullanıldığı ifade edilmektedir.
Rize ili ve çevresinin bilinen ilk hakim ahalisi,
bitişken dilli ve Asya kökenli kavimlerdir. Bunlar Rize ve
çevresinde tarım ve hayvancılıkla geçinen yerleşik
topluluklardır. Bu topluluklardan “KULKU-KULKHA”ların adına
Erzurum yöresini kendi ülkesinin topraklarına katan Urartu
kralı II.SARDUR (M.Ö. 765-735)’un Çıldır gölünün güneyinde
Taşköprü köyünün üstündeki kayalıklara kazdırdığı çivi yazılı
kitabede rastlanmıştır.
M.Ö.
2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan
Kimmerler'in Ülkesi, M.Ö. 720 yıllarında Sakalar tarafından
işgal edildi. Kimmerler'in Azak denizi ile Kafkaslar arasında
yaşayan kolu, Sakalar'ın baskısı ile M.Ö. 714 yıllarında
yurtlarını bırakarak Aras ve Çoruh nehri boylarınca
yayıldılar. Kimmerler'in bu ilk göçleri, en eski destanı
Gürcistan tarihi olan "Kartlis-Çkhovrebe"de kartli (Gürcistan)
ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi diye anılmaktadır.
Daha
sonraları Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan
Kimmerler'den, Trabzon-Bayburt arasındaki Kemer dağı, Rize
Çayeli İlçesi çıkışındaki Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki
Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer alan Ümrü gibi coğrafya
adları günümüze kadar gelmiştir.
Aşağı Tuna
ve Karpatlara kadar Doğu Avrupa'ya hakim olan Sakalar M.Ö. 680
yılında kendilerine itaat etmeyen son Kimmerler'i de yenerek
Azerbaycan ve Gürcistan'a yayıldılar. Saka Kralı MADOVA'nın
M.Ö. 626'da Medler'ce hile ile öldürülmesi üzerine Heredot'un
andığı "Asya'da 28 yıl süren Sakaların hakimiyetleri" sona
erdi.
Saka
göçleri sırasında, Aşağı Çoruh ve Rize-Batum arasına "Kalaç"
adlı bir Türk boyu yerleşmiştir. Bu boyun yerleştiği bölgeye,
M.S. 150 yıllarında yazılan PTOLEMEUS'un coğrafyasında
Kalarzen, Gürcü kaynaklarda ise.Klarc-et (=Klarç yurdu)
denmektedir. Batum-Rize arasında güneyden Karadeniz'e esen
sıcak rüzgarlar hala "Kalaş yeli" olarak anılmaktadır. Ayrıca
Rize yöresindeki Türkmen/Oğuz topluluğu içinde yer alan Askur
Boyunun Rize'nin doğusundaki Askoroz çayı diye bilinen çaya
adına vermiş olması gerekir. Yine Sakaların Horasan kolundan
gelen Arşaklar ve Balkarlar Bayburt çevresi Çoruh vadisi
boyunca yerleşmişlerdir. Bu yüzden Bayburt ve İspir'in
kuzeyindeki sıra dağlara günümüze kadar ve hece kaymasıyla "Balkal"
ve buradan güneye doğru esen yağmur getiren rüzgara da "Balkal
yeli" denilegelmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel
yaylaları Baykal dağlarındadır.
Koloni
Dönemi
M.Ö. 670
yılında Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve
Karadeniz kıyılarında Plinius'un tarihine göre 10 kadar
empeion (Pazar yeri) adı verilen ticari nitelikle liman
şehirleri kurmuşlardır. Bu arada Rize'nin de kolonize edilmiş
olması kuvvetle muhtemeldir.
Tarihi
akış içerisinde M.Ö. 7 yy sonlarında Kimmer akınlarının
Anadolu'yu kargaşaya sürüklemesinden faydalanan Medler'in
yöreyi istila girişimleri, M.Ö. 550'de Med krallığını yıkan
Pers kralı II.Kiros'un aynı şekildeki istila hareketleri
yöredeki savaşçı kavimlerin karşı koymaları nedeni ile Rize
çevresinde başarılı olamamışlardır.
Büyük
İskender'in Pers kralı III. Darius'u kesin bir yenilgiye
uğratması ile eline geçirdiği Anadolu Hakimiyeti M.Ö. 323
senesine kadar sürmüştür. Büyük İskender'in ölümü ile
İmparatorluğun devamı niteliğinde olan Pontos, Koppodkida,
Bithynia gibi krallıklar kurulmuştur. Ancak Trabzon, Rize gibi
bir takım serbest şehirler, bu krallıklara bağlı olmadan
varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Pontos
ve Selçuklular Dönemi
İskenderin
ölümünden sonra Komutanları ve Satraplar arasında çıkan
egemenlik savaşlarında bağımsızlığını ilan eden Mitridates
Kitistes Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru
genişleyen Pontos krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö.
180'de Rize'yi İşgal ederek krallığı topraklarına kattı.
M.Ö. 5.
Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot Sakaların "Alazon"
(+Alazlar) boyundan söz eder. M.S. 23-79 yılları arasında
yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir
kavim yaşadığını bildirir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını
gemi ile dolaşan Romalı ARRİANOS, Karadeniz'in doğusunda hakim
olan Lazlardan bahseder.
Rize, M.S.
10-395 yılları arasında Roma, 395 yılından itibaren de Bizans
hakimiyeti altında yer almıştır.
Sakaların
Kars, Iğdır kesimine yakın Gökçegöl ile Alagez Dağı arasında
yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 yılında İranlıların
baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam ın öncülüğünde
Çoruh ırmağını aşıp Rize'nin Dampur adlı ıssız yerini
şenlendirerek ve bu yöreye HAMAM-A ŞEN (Hamamın şenliği) adını
vererek yerleşip yurt tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin
denmektedir. 646 yılında yöre Araplar tarafından vergiye
bağlanmış olup 737 yılında da kısa bir süre Araplar'ın eline
geçmiştir.
XI.
Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır.
1071 Malazgirt zaferi ile birlikte Bizans'tan feth edilen
bölgelerde Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları
da Çoruh nehri boyları ile birlikte Rize bölgesini hudutları
içine aldılar. Alpaslanoğlu Sultan Melikşahın emirlerinden
Ebu Yakup ile Emir İsa Böri adındaki Komutanlar 24 Haziran
1080 Posof-Kol zaferi ile Apkaz-Gürcistan krallığını yenerek
Giresun'un batısına kadar olan Doğu Karadeniz Bölgesinde
Bizans'ın hakimiyetine son verdiler. Böylelikle Büyük
Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile birlikte Rize
de Selçukluların hakimiyetine girmiştir.
Bu
gelişmelerden sonra 100 bin nüfuslu Çepni'ler ile Kürtünler
Doğu Karadeniz kıyılarına ve Rize'nin İkizdere kesimine
yerleştirdiler. 1098 yılında Danışmentlilerin yöreye kısa bir
dönem hakimiyetleri söz konusudur. Ancak Haçlı seferleri
yüzünden canlanan Bizanslar, 1098'de Trabzon ve Rize kesimini
Emirüssevahil Sülübey'den aldılar. Çoruh vadisinde yerleşmiş
olan Kıpçak boyundan Kubasar ailesi ve taraftarları 1195
tarihinde doğrudan yeni-Kıpçakların gelişinden rahatsız olarak
Bizans idaresideki Rize ve Trabzon bölgesine gelip
yerleşmişlerdir. İkizdere ve Sürmene'deki 60 aileden çok
Kubasar oymağı, bunların torunlarıdır. IV.Haçlı s~ferinde
Frenklerin İstanbul'u işgali üzerine baskıdan kaçan KOMMENLER
soyu, 1204 yılında Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM
imparatorluğunu kurmuşlardır.
Osmanlılar
Dönemi
Trabzon
Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi
vermeye başlamış, 1461 yılında Trabzon'u feth eden Fatih
Sultan Mehmet'in Ali Paşa ismindeki komutanı tarafından Rize
ve çevresi 1470 yılında Türk egemenliği altına alınmıştır.
Böylece Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461
yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya; Samsun ve Tokat'tan; 1466
yılında yıkılan Karamanoğlu Beyliği bir daha canlanmasın diye
Konya yöresinden; 1501 yılında Şü Şah İsmail'in yıktığı Sünni
Akkoyunlulardan; Tebriz ve öteki bölgelerden kaçanlardan;
Dulkadir beyliği kaldırılınca Maraş-Elbistan Türkmenleri
Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.
Yavuz
Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları
ünlü Oğuz boyu Çepniler'in elinde idi. Fakat Çepnilerin
Trabzon'un doğusundaki yerlere ve bilhassa Rize bölgesinde
yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Gerçekten Çepniler
karada ve denizde yiğitçe mücadele vererek oralarda kalabalık
topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Bilhassa Rize şehri ve
bölgesinde Çepniler yoğun bir şekilde yerleşmişlerdir. Şimdi
Rize şehri ve bölgesinde sadece Türkçe konuşulmasının sebebi
bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki
köylerde Çepni, adlı ailelere rastlandığı gibi, Çepni bu
yörede "yiğit", "gözü pek", "cesur ve çetin"
adam
manasına geliyor.
Yavuz
Sultan Selim'in sancak beyliği sırasında Annesi Gülbahar Hatun
Sultan Rize'ye gelerek kendi adı ile anılan camü yaptırmıştır.
19.
Yüzyılın başlarından itibaren Rize'de Tuzcuoğullarının isyanı
değişik tarihlerde birkaç kez tekrarlanmıştır. 1834 yılında
bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan
edilmişlerdir.
Rize, 1867
Vilayet Nizamnamesine göre Trabzon Vilayetinin merkez
sancağının 6 kazasından biri durumundadır. 1877 yılında
merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus
savaşının ardından Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza,
hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan savaşında 9
Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart
1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
Cumhuriyet
Dönemi
Cumhuriyet
dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924
tarihinde vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe
giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum'un Yusufeli ilçesi,
Rize'nin Pazar ilçesinden sonraki arazi parseli, ilçeler ve
bucaklar alınmak sureti ile bugünkü Artvin ili Çoruh adı ile
vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan
Pazar'la kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile birlikte 12
ilçesi bulunmaktadır.
Atatürk'ün
Rize'yi ziyareti "Atatürk'ün Sonbahar Seyahatleri" adlı
kitapta şöyle anlatılmaktadır.
"Atatürk
17 Eylül 1924'te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile
Rize'ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve
kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk
tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı.
Silah sesleri ve coşkun alkışlarla büyük misafir selamlandı.
Çeşitli
heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisicumhuru büyük bir
coşkunlukla karşılamışlardır.
Her tarafı
bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline
döndü, Reisicumhur Hazretleri Hükümet Konağına ve bunu
takiben Belediyeye, Halk Fırkası ve Kumandanlığa teşrif etti.
Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine
büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener
alayları düzenlenerek bu sevinç devam ettirilmiştir.
Reisicumhur, ayrıca bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu
heyet sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan
medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.
Gazi Paşa Hazretleri, memleket
ve millet için nelerin tehlikeli olacağını ihtar , ederek bu
heyete özet olarak aşağıdaki sözleri söylemiştir.: "Mektep
istemiyorsunuz halbuki millet onu istiyor, bırakınız artık bu
zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler
açılmayacaktır, millete mektep lazımdır."
Turizm Değerleri
Rize dik yamaçlı vadileri, doruklara ulaşılabilir
dağlan, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları, tarihi kemer
köprüleri ve kaleleri, coşkun akan dereleri ile çok özel bir
turizm beldesidir. Kano, deltaplan, dağ, kayak, trekking gibi
bir dizi hoby turizm etkinliğine uygun doğaya, güvenilir ve
içtenlikli bir ortama sahiptir.
a) Yaylalar: Kaçkar sıradağlarının eteklerinde, Çamlıhemşin,
Hemşin ve İkizdere ilçelerinde yoğun biçimde yer alan
yaylalar, iyi korunmuş özgün mimarili evleriyle bulutların
ötesinde bir yaşam sunar izleyenlere. Bu yaylalardan Ayder,
Aşağı-Yukan
Kavron ve Anzer yaylaları Turizm Merkezidir. Bu yaylalar
özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin uğrak
yeri olur.
b) Dağ Sporları : Kaçkar Dağları Türkiye'nin 4 büyük dağıdır.
Alp dağları silsilesindendir. Yürüyüşler dağ tırmanışları,
için uygun bir ortam oluşturur. Flora ve fauna olarak da çok
özel bir yapıya sahiptir.
c) Kano : Rize derelerinde özellikle Fırtına ve İyidere'de
karların eridiği zamanda "Kano" yapılmaktadır.
d) Termal Turizmi : Doğu Karadeniz'in tek kaplıcası
AYDER'dedir. Çok hastalığa iyi geldiği kanıtlanan kaplıca ilgi
odağıdır. Ayrıca içmece olarak Rize zengindir. Özellikle ANDON
içmecesi mide ve böbrek hastalıklarına iyi gelmektedir.
Ikizdere Ilıca Köyünde de sıcak su sondaj çalışmaları devam
etmektedir.
e) Kuş ve Kelebek Gözlemciliği : Kaçkar'ların zengin florası
yanında kuş ve kelebeklerin fazlalığı bu etkinliğin
yapılmasına fırsat verir. Özellikle İkizdere Çamlık bölgesi bu
aktivite için çok uygun bir ortam oluşturur.
f) Safari : Bu bölge safari için en güzel doğal parkurlara
sahiptir
|